3 Haziran 2015 Çarşamba

SOSYOLOJİ 1. ÜNİTE – SOSYOLOJİYE GİRİŞ

SOSYOLOJİNİN ALANI

I. Sosyolojinin Tanımı ve Konusu

Sosyoloji, Latince toplum anlamına gelen Socius ile Yunanca bilgi demek olan Logos sözcüklerinden oluşmuştur. Kelime anlamı olarak Toplum bilgisi demektir. Sosyoloji genel olarak toplumu inceler. Sosyoloji; toplumsal grupları, örgütlenmeleri, kurumları, kurumlar arası ilişkileri, toplumsal yapıdaki olayları, olguları, ilişkileri, toplumsal yapıda etkili olan değişim ve gelişim süreçlerini sebep sonuç ilişkisi içerisinde bilimsel yöntem ve teknikleri kullanarak inceleyen ve bilimsel sonuçlara ulaşan bir sosyal bilimdir. Sosyoloji toplumun genel yasalarını, toplumsal davranış kalıplarını belirlemeye çalışır.

Sosyoloji toplumu kendi bütünlüğü içinde inceler.

Sosyolojinin Doğuşu

Sosyolojinin bilim olarak kurulmasında, 16. yy’dan itibaren doğa bilimlerinde ve felsefi düşüncede yaşanan gelişmeler, 18. yy’daki Sanayi Devrimi ve 1789 yılındaki Fransız Devrimi etkili olmuştur.
Sosyolojinin doğuşunda özellikle Sanayi Devrimi ile 1789 Fransız Devrimi daha etkili olmuştur. Sanayi Devrimi ile birlikte Avrupa’da köklü ve hızlı sosyal ve ekonomik değişimler yaşandı. Kentler ve işçi sınıfı ortaya çıktı. Fransız Devrimi ise Avrupa’nın siyasal ve toplumsal yapısında büyük yıkıcı etkilere sebep olmuştur. Sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan toplumsal bunalım, Fransız ihtilali ile daha da artmış ve bu da toplumun incelenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca entelektüel bilim adamlarının varlığı ile özgür düşünce ortamının olması sosyolojin doğuşunda etkili olmuştur. Sosyolojinin doğuşunda etkili olan isimler: A. Comte, E. Durkheim, Le Play, K. Marx, M. Weber’dir. Sosyolojinin kurucusu AugusteComte sayılır. Emile Durkheim ise sosyolojinin konusu ve yöntemini belirleyerek sosyolojinin kurulmasında etkili olmuştur. İbn-i Haldun (1332–1406) Mukaddime adlı eserinde yeni bir bilim kurmak istediğini ve bunda başarılı olduğunu ifade eder. Bu bilime “medeniyet bilimi” adını vermiştir. Bu yeni bilimin ele alacağı konu “umran” yani toplumsal hayat ve örgütlenmedir.

Sosyoloji Biliminin Temel Özellikleri

  1. Bireysel problemlerle ilgilenmez, çünkü konusu sosyal olay ve olgulardır.
  2. Sosyal olayların ve olguların ortak noktalarından hareketle genellemelere ulaşır.
  3. Sosyal olayları çok yönlü ve çok faktörlü olarak sebep - sonuç ilişkisinde (determinizm) inceler.
  4. Toplumsal olayları, olguları ve toplumu bütüncül bir bakışla ele alır.
  5. Olması gerekeni değil, olanı olduğu gibi inceler.
  6. Toplumların aynı olamayacağından hareketle, bütün toplumlar için geçerli olabilecek evrensel ilkeler koymaz.
  7. En iyi toplum modelini (ideal toplum veya ütopya) ortaya koymaz, çünkü bulgularını araştırmalara (olgulara) dayandırdığından pozitif bir bilimdir.
  8. Normatif (kural koyucu) bir bilim değildir. Böylelikle değer yargılarından arınık olarak nesnel sonuçlara ulaşır.

 Sosyoloji Biliminin Temel Amaçları

  1. Toplumu ve toplumsal ilişkileri nesnel ve bilimsel olarak anlamak
  2. Toplumun nasıl değiştiğini ve tarihsel gelişim sürecindeki değişimlerini yaratan etkenleri anlayıp ortaya çıkarmak.
  3. Toplumlar arası benzerlik ve farklılıkları saptayarak genellemelere ulaşmak.
  4. Toplumsal değişimlerin yönelimleri hakkında öngörülerde (tahminlerde) bulunmak
  5. İnsanların kendi toplumlarının değişme süreci üzerinde etkili olma olanağı sağlamak

Toplumsal Olay ve Olgu

Toplumsal olay; toplumsal yaşamda toplumsal ilişkiler sonucu ortaya çıkan tek tek oluşum ve değişimlerdir. Toplumsal olaylar başlangıç ve bitiş süresine sahip, bir defalık olup biten oluşumlardır. Belli bir yeri ve zamanı vardır. Toplumsal olaylar toplumdan topluma ve aynı toplum içinde zamanla
değişir. Mesela; Kurtuluş Savaşı, 2013 YGS gibi. Toplumsal olayların açıklanmasında, indirgemeci ve bütüncül olmak üzere iki yaklaşım kullanılır. İndirgemeci yaklaşım toplumsal olayları tek bir
etkenle veya sebeple açıklar. Bütüncül yaklaşıma göre toplumsal olaylar çok nedenlidir. Bundan dolayı bu nedenlerin hepsi dikkate alınmalıdır. Toplumsal olgu; aynı türdeki sosyal olayların soyut
ve genel ifadesidir. Belli bir yeri ve zamanı yoktur. Her zaman ve her yerde olabilecek bir durumu ifade eder. Buna göre 2013 YGS sosyal olayken, YGS yapıldığı sürece YGS olgusundan bahsedebiliriz.

Toplumsal olay ve olgunun özellikleri

  1. Toplumsal olay tek tek gerçekleşir. Toplumsal olgu ise geneldir.
  2. Toplumsal olay somuttur. Toplumsal olgu ise soyuttur.
  3. Toplumsal olay sayılarla ifade edilir. Toplumsal olgu sayılarla ifade edilemez.
  4. Toplumsal olayların zamanı ve yeri belliyken, toplumsal olguların yeri ve zamanı belli değildir.
  5. Her ikisi de bir toplumsal yapıda ortaya çıkar.

II. SOSYOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ

Sosyoloji - Tarih

Sosyoloji toplumsal olayları sebep-sonuç ilişkisi içinde incelerken olayların nedenlerini geçmişte araması gerektiği için tarih biliminden yararlanır. Toplumsal olaylar belli bir tarih döneminde ortaya çıkarlar ve o dönemin izlerini taşırlar. Bu nedenle tarih bilimin verilerinden yararlanmak zorundadır.

Sosyoloji - Psikoloji

Psikoloji; insan davranışlarını incelerken, sosyoloji ise davranışları, belli bir toplumsal örgütlenme içinde ele alır. Bireyi anlamadan toplumu, toplumu anlamadan bireyi anlamak mümkün değildir. Toplum tek tek bireylerin ortaya koyduğu toplumsal ilişkilerden oluşur. Toplumu bireye indirgeyerek açıklayamayız. Bu nedenle karşılıklı bir ilişki içindedirler. Bu ilişki bir süre sonra “Sosyal psikoloji” adında yeni bir bilimi ortaya çıkarmıştır.

Sosyoloji - Antropoloji

Antropoloji; insan ırkının kökenini, biyolojik yapısını, bedensel özelliklerini, ilkel toplulukları ve
bunların kültürlerini inceler. İnsan ırkını ve kültürünü evrim süreci içinde ele alır. Mevcut toplumu araştıran sosyoloji için toplumların evrimleriyle ilgili bilgi ve belgeler özel önem taşır. İşte bu manada bu iki bilim birbirine veri sağlar.

Sosyoloji - Hukuk

Hukuk; insanlar arası ilişkiyi düzenleyerek toplum düzenini sağlamaya çalışan kurallar bütünüdür.
Hukukun her toplumda var olması, toplumu konu edinen sosyolojiyi yakından ilgilendirir. Hukuk kuralları insanlar arasındaki toplumsal ilişkilerde belirleyici olduğundan toplumun yapısının oluşmasında etkili olurlar. Bu manada sosyoloji ile hukuk yakın ilişki içerisindedir.

Sosyoloji - Ekonomi

Ekonomi; mal ve hizmetlerin üretim, tüketim, bölüşüm ve değişim faaliyetlerini ele alır. Topluma
faydalı olmaya yönelik yapılan bu ekonomik faaliyetler, toplumsal ilişkilerin büyük bir bölümünü
oluşturur ve toplumsal hayatı önemli derecede etkiler. Ekonomik olan hiçbir şey sosyal olandan ayrılamaz. Ekonomik etkinlikler toplumdaki mevcut kültürel yapıya göre şekillenmektedir. Bu yönüyle ekonomi ile sosyoloji yakın ilişki içerisindedir.

Sosyoloji - Siyaset


Siyaset; toplumun yönetimini, devletin oluşumunu ve işleyişini ele alır. Siyasal kararlar toplumu etkiler ve yönlendirir. Bazen de toplumsal olaylar siyasal yönetimi ve yönetimsel kararları etkiler. Siyaset, toplumu her yönüyle inceleyen sosyolojiyle bu yönüyle yakından ilişkilidir.

Sosyoloji - Coğrafya

Yeryüzü şekilleri, doğa kaynakları, bitki örtüsü, iklim vb. coğrafyanın konusu olduğu kadar, toplumsal yaşantının belirleyici unsurlarıdır. Toplumsal yaşam coğrafi koşullardan etkilenir ve insan da doğal çevreyi etkiler. Bir toplumun kültürü, içinde yaşanılan doğa dikkate alınmadan değerlendirilemez. Çünkü kültür, büyük ölçüde doğa ile insan etkileşiminin bir ürünüdür. Tarihte birçok medeniyet deniz kenarlarında, verimli arazilerde, ovalarda ve ılıman iklimlerde oluşmuştur. Kutup ve çöllerde yerleşim yok denecek kadar azdır. Bunlar doğanın sosyal çevreye etkisine birer örnektir. Mesela; Eskimo kültürü büyük ölçüde iklime dayalı bir kültürdür. Kültürü konu edinen sosyoloji bu bakımdan coğrafya ile yakından ilişkilidir.

III. TOPLUM

Toplumun Tanımı

Belli bir coğrafyada, belli bir otoriteye bağlı olarak ortak ve temel çıkarlarını korumak için bir araya
gelmiş, bu amaçla toplumsal ilişkiler kuran ve ortak bir kültürü paylaşan insanların oluşturduğu bütünlüğe toplum denir. Toplumların içinde bulunduğu iklim koşulları, toplumu oluşturan insanların nüfusu, sahip oldukları değerleri, normları, ekonomik güçleri, vb. aynı olmadığından, toplumların yaşama tarzları da aynı değildir. Bu farklı yaşam tarzları nedeniyle her toplum kendine özgü kültürünü oluşturmuştur. Sosyoloji de toplumlar arasındaki bu farklılaşmaları araştırmalar yaparak ortaya koymaya çalışır.

Toplumun Özellikleri

  1. Toplumun belli bir coğrafi yeri vardır ve fiziksel sınırlar toplumu çevreler.
  2. Toplumu oluşturan bireyler ortak duygu ve düşüncelere sahiptir ve ortak çıkarlarını korumak için birlikte hareket eder. Yani birlikte yaşama isteğine sahiptirler.
  3. Toplumu oluşturan bireyler ortak kültürel (örf, adet, gelenek, görenek, töre, dil) öğelere sahiptir.
  4. Her toplumun kendine özgü bir kültürü vardır.
  5. Her toplum belli bir tarihe ve tarihi birikime sahiptir. Yani belli bir sürekliliğe sahiptir.

Toplumu Oluşturan Unsurlar

Toplum birçok toplumsal grup, kurum, kuruluş ve değerleri içine alan geniş ve sürekli bir insan
topluluğundan oluşur. Toplumu oluşturan başlıca unsurlar birey, toplumsal gruplar, kurumlar,
kuruluşlar ve ilişkilerdir. Toplumsal kurum; nesiller boyu devam eden, kalıcı nitelik kazanan, ortak kabul görmüş uygulama ve davranış kalıplarını ifade eder. Mesela; aile, din, eğitim, siyaset, ekonomi kurumları gibi. Toplumsal kuruluş; kurumların toplumsal hayattaki somut görünümleridir. Mesela; eğitim bir kurum iken, eğitim hayatında faaliyet gösteren okul ve dershane birer kuruluştur. Toplumsal grup; belli ortak özelliklere sahip, ortak amaçlar için toplumsal etkileşim ve ilişki içinde bulunan belli bir sürekliliği olan en az iki veya daha fazla kişiden oluşan topluluklardır.

Toplumsal Grup

Toplumsal grup; belli ortak özelliklere sahip, ortak amaçlar için toplumsal etkileşim ve ilişki içinde
bulunan, en az iki veya daha fazla kişiden oluşan topluluklardır. İnsanlar doğum veya evlat edinme yoluyla ilk aile grubuna girer. İnsanlar, aynı anda çok sayıda grubun üyesidir. Her toplumsal grubun kendine özgü birtakım amaçları ve işlevleri vardır. Bu nedenle gruplar; kuruluş amaçlarını ve işlevlerini yerine getirdikleri sürece varlıklarını devam ettirebilirler.

1. Toplumsal Grupların Özellikleri

  • En az iki kişiden oluşur.
  • Grup üyeleri arasında biz duygusu hâkimdir.
  • Her grubun ortak değerleri ve amaçları vardır.
  • Her toplumsal grubun kendine özgü yapısı ve kuralları vardır.
  • Grup üyeleri arasında belirli bir statü ve rol dağılımı vardır. Yani iş bölümü vardır.
  • Grupların yapısı ve nitelikleri toplumlara ve zamana göre farklılık gösterir.
  • Her grup göreli belli bir sürekliliğe sahiptir.
  •  Her grubun üyelerinin üzerinde belli bir yaptırımı vardır.

2. Toplumsal Grupların İşlevleri

  • Üyelerinin ihtiyaçlarını (biyolojik, psikolojik, barınma, beslenme) ve beklentilerini karşılar.
  • Bireye toplumun kültürünü kazandırır ve sosyalleşmesine katkı sağlar. Böylece uyum sorunlarını ortadan kaldırır ve bireye bir kimlik ve kişilik kazandırır.
  • Dayanışma ve bağlılık duygularını geliştirir.
  • Bireylerin yalnızlık duygularını ortadan kaldırarak, bireylere grup bilinci ve biz duygusu kazandırır. Bu sayede bireye de güven verir.
  • Bireyde tutum değişikliğine sebep olur.
  • Bireyin yaşamına bir amaç ve anlam kazandırır.

3. Toplumsal Grup Çeşitleri

A) İlişki biçimlerine (türlerine) göre gruplar:
İlişki biçimlerine göre grupları sınıflandırmada karşımıza iki isim çıkmaktadır. Bunlar Cooley, Tönnies’dir.

Cooley’e göre gruplar ilişkinin biçimine göre birincil ve ikincil grup diye ikiye ayrılır: Birincil
gruplar; birincil ilişkilerden oluşur. Aile, arkadaşlık gibi. İkincil gruplar; ikincil ilişkilerden oluşur. Bankalar, partiler, sendikalar, ordu gibi.

Tönnies, grupları ilişkinin biçimine göre ikiye ayırır: cemaat ve cemiyet. Cemaat; ilişkilerin samimi olduğu (birincil ilişkilerin görüldüğü), ortak iradenin, ortak mülkiyetin, ortak çıkarların, birlik şuuru ve biz duygusunun hâkim olduğu, düzenin ve ilişkilerin yazılı olmayan kurallarla sağlandığı (adetler, töreler gibi) köy topluluklarını anlatır. Uzmanlaşma ve işbölümü az olduğu için mekanik dayanışma vardır. Cemiyet; ilişkilerin samimi olmayıp resmi olduğu (yani ikincil ilişkilerin görüldüğü), bireysel çıkarlara dayalı olarak ben duygusunun hâkim olduğu, bireysel irade ve bireysel (özel) mülkiyetin görüldüğü şehir topluluklarını anlatır. Uzmanlaşma ve işbölümü çok geliştiği için organik dayanışma vardır.

Durkheim de cemaat ve cemiyet ayrımına uygun olarak mekanik ve organik olmak üzere iki dayanışma tipinden söz etmiştir. Bu iki dayanışma ayrımında ölçüt olarak, nüfusun artışıyla birlikte
işbölümünün yaygınlaşmasını göstermiştir. Cemaatte, nüfus az olduğundan dolayı işbölümü
yaygınlaşmamış ve bu nedenle karşılıklı yardımlaşmaya dayalı bir işbirliği (mekanik) vardır. Köylerdeki imece usulü dayanışma buna örnektir. Cemiyette ise, nüfusun artışıyla birlikte işbölümü
yaygınlaşmış ve farklı iş kollarının birbirini tamamlaması şeklinde görülen sözleşmeli dayanışma
(organik) ortaya çıkmıştır. Şehirlerdeki iş bölümünün ve uzmanlaşmanın birbirini tamamlaması buna
örnektir.
Uyarı: Cooley’in birincil gruplar dediği gruplar, Tönnies’in cemaat dediği gruplar olurken, Cooley’in ikincil gruplar dediği gruplar Tönnies de cemiyet adını almıştır.


B) Nüfus hacmine (üye sayısına) göre gruplar:Büyük gruplar (şehir, banka vb. gibi), küçük gruplar (köy, aile, arkadaşlık, komşuluk vb. gibi) olarak ayrılabilir.

C) Kuruluş biçimine göre gruplar:
Resmi olan (resmi daireler, şirketler, dernekler, okullar vb.), resmi olmayan (arkadaşlık, komşuluk, oyun grupları vb.)

Ç)Süresine göre gruplar:
Sürekli olan (aile, köy, kasaba, şehir vb.), geçici olan (mevsimlik işçiler, turistik kafileleri vb.) devirli olan (Her hafta kurulan pazarlar, uluslar arası fuarlar vb.)

D)Katılma biçimine göre gruplar:
İradeli-İstekli (Arkadaş grupları, dernekler), irade dışı-zorunlu (Aile, ırk/ulus)

E) Görevlerine göre gruplar:
Bir ticari şirketin bir müzik grubunun yerine getirdiği bir tek görevi olan, Belediye, siyasi parti gibi birden fazla görevi yerine getirmeye çalışan gruplar çok görevi olan gruplardır.

4. Toplumsal Grup Dışı Topluluklar

A) Kalabalıklar (Yığınlar)
Fiziksel yakınlıklarına rağmen, aralarında sosyal ilişki bulunmayan insan topluluklarına denir. Yüzeysel ve geçici (kısa süreli) etkileşim içindedirler. Ortak amaçları yoktur. Genellikle rastgele bir araya gelirler. Statü ve rol dağılımı yoktur. Genellikle birbirini tanımayan
insanlardan oluşur. Çeşitli biçimde görülürler: pazarda alış-veriş yapanlar, sokakta yürüyenler sıradan kalabalıklara, maç, tiyatro, konser izleyenler izleyici kalabalığa, protesto yürüyüşü yapanlar gösteri kalabalığa (etkin kalabalıklara) örnek verilebilir.
B) Kategoriler
Aynı fiziksel mekânı paylaşmayan, fakat ortak bir takım özellikleri olan topluluklardır. Aynı kategoride yer olan insanlar böyle bir kategoriye sokulduklarının farkında olmayabilirler. Belli başlı kategoriler kitleler, sınıflar, azınlıklardır. Kitleler; düşünce, zevk vb. bakımından aynı özelliklere sahip insanların oluşturduğu kategorilerdir. Mesela; sigara tiryakileri, arabesk müziği sevenler, hayvan severler, çevreciler gibi. Sosyal Sınıflar; gelir düzeyi, eğitim düzeyi, meslek
bakımından benzer yaşam biçimine sahip insanların oluşturduğu kategorilerdir. Mesela; işçiler,
futbolcular, sanayiciler, berberler, esnaflar gibi. Sosyal azınlıklar; bazı haklardan yoksun bırakılmış insanların oluşturduğu kategorilerdir. Dinsel azınlıklar, yabancılar, etnik azınlıklar bunlara örnektir. Mesela; zenciler, göçmenler gibi.

IV SOSYOLOJİNİN YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

A. Bilimsel Yöntemin Aşamaları

Sırasıyla bu aşamalar gözlem, hipotez, sınama (deneyleme) ve genellemelere (kuram ve yasalara)
ulaşma şeklinde gerçekleşir. Mesela; traktörün köy hayatı üzerindeki etkisini belirlemek isteyen bir araştırmacı, hipotezini (varsayımını) oluşturmak için öncelikle köy hayatını gözlemlemiş olmalıdır. Bu gözlemlerine dayanarak oluşturduğu hipotezinin, traktörün köylerde kullanılmaya başlanmasından sonra doğrulanıp doğrulanmadığını sınar. Doğrulanması halinde traktörün köy hayatını etkilemesi konusunda bilimsel yargılara (kuram ve yasalara) ulaşır. Bilim adamı bilimsel yargılara ulaşırken bu yargıların güvenilirliğine çok dikkat etmelidir.

B. Bilimlerin Kullandığı Genel Yöntemler

1. Tümevarım (Dedüksiyon): Ayrı ayrı gözlemlerden hareketle genel yargılara ulaşmaktır.

2. Tümdengelim (Endüksiyon):
Doğruluğu kabul edilmiş genel yargılardan özel yargılara ulaşmaktır. Sosyoloji de bir bilim olarak bu iki yöntemi araştırmalarında kullanır. Ancak sosyolojinin inceleme sahası geniş olduğundan incelenen evrende geniş olabilmektedir. Bu nedenle bu araştırmalarda
örneklem alma önem kazanmaktadır. Bir araştırmanın kapsamına giren bireylerin ve olguların tümüne evren denilir. Belli bir evrenden belli kurallara göre seçilmiş ve seçildiği evreni temsil etme yeterliliği olduğu kabul edilen küçük gruba (kesite) örneklem denir. Örneklemden alınan sonuçlar, ilgili evrene genellenir.

3. Birleştirici Yöntem: Tümevarım ve tümdengelim metotlarının birlikte kullanılmasıdır. Sosyal olaylar çok yönlü ve çok faktörlü olduğu için sosyolojide birleştirici metot kullanılması gerekmektedir. Çünkü birleştirici metot olaylara hem neden-sonuç ilişkisi açısından bakar, hem de olaylara bütüncül bir yaklaşım sergiler.

4. Analoji: İki olay veya olgu arasındaki bir veya birkaç ortak özellikten yola çıkarak, biri hakkında
verilen bir yargıyı diğeri hakkında da vermektir. Mesela; “İstanbul büyük şehirdir ve toplumsal sapma sorunu vardır. Ankara da büyük şehirdir. O halde Ankara’da da toplumsal sapma sorunu vardır.”

C. Sosyolojinin Araştırma Yöntemleri

1. Tarama araştırması: Geniş grupları kapsayan bir araştırmadır. En önemli türü kamuoyu araştırmalarıdır. Bu araştırmalarda çoğunlukla anket ve görüşme tekniği kullanılır.

2. Alan çalışması: Belli bir olayın çok boyutluolarak derinlemesine incelenmesidir. En önemli türü monografidir. Monografiler belde (köy, şehir) ve kuruluş (sendika, siyasi, parti-baskı grubu) monografileri diye ikiye ayrılır. Ayrıca gözlem, anket ve görüşme veri toplama teknikleri de alan çalışmasında kullanılır.

3. Belgelere dayalı araştırma: Yazılı belgeler, istatistik belgeler ve günlük yaşamın bir parçası olan
her türlü belgenin (fotoğraflar, ses kayıtları, ev ve iş araç gereçleri vb.) kullanılarak bir konunun araştırılmasıdır.

D. Sosyolojide Veri Toplama Teknikleri

1. Gözlem: Toplumsal olayların oluş halinde iken amaçlı olarak izlenmesidir. Sosyolojide gözlem basit ve sistematik gözlem olmak üzere ikiye ayrılır. Basit gözlem katılımlı ya da katılımsız şeklindedir. Araştırmacı incelediği sosyal grubun içinde, grubun bir üyesi olarak yaşayarak gözlem yapıyorsa katılımlı, eğer araştırmacı araştırdığı olayı tıpkı bir seyirci gibi inceliyorsa katılımsız gözlemdir. Sistematik gözlem ise araştırmacının standart araçlara başvurarak bilgi toplamasını sağlayan bir tekniktir.

2. Anket: Toplumsal nitelik taşıyan herhangi bir konu, nesne veya olay hakkında bireylerin duygu,
düşünce ve tutumlarını tespit etmek amacıyla hazırlanmış soru listesi ile bilgi alınmasıdır. Anketi ilgili herkese uygulamak mümkün olmadığından örneklem yoluna başvurulur. Anket bireysel ve toplu
olarak uygulanabilir.

3. Görüşme (mülakat): Görüşme, yüzyüze ve sözel olarak yapılan bilgi toplamadır. Bu görüşme bir kişiyle olabileceği gibi bir grup insanla da olabilir.

4. Monografi: Sınırları belirlenmiş bir konunun derinlemesine incelenmesine monografi denir. İlk monografi çalışmalarını Fransız Le Play, “madende çalışan işçi aileleri” üzerinde yapmıştır. Monografi sistematik bir gözlem tekniğidir.

5. Sosyometri: Küçük gruplarda, grup üyeleri arasındaki duygusal yakınlaşma derecesini (sevme, kıskanma, nefret etme gibi) belirlemeye yarayan bir araştırma tekniğidir. Amaç küçük grupların iç yapısını gözlemlemek ve varsa iç aksaklıklar grubun iç yapısını yeniden düzenlemektir.

6. Olay incelemesi: Toplumsal olguların anlaşılmasına yardımcı olması için, geçmişteki durumlarının incelenmesidir. Mesela; askerlik olgusuna verilen değer geçmiş yaşantılarla ilgilidir.

7. İstatistik: Diğer araştırma tekniklerinden elde edilen bilgilerin sayılarla ifade edilerek yorumlanmasıdır. Bu yorumlamada sık sık grafikler kullanılır. Bu sayede bilimsel yargılar nesnel bir anlatıma kavuşur.

E. Durkheim’in Yöntem Anlayışı

Sosyolojinin pozitif bilim olarak kurulmasını sağlayan Durkheim’in yöntem anlayışı şöyledir:
  • Sosyal olaylar bir eşya gibi alınmalıdır. Bu durumda toplumsal bilinç işe karışmayacağından,
    objektif olunabilir. (Objektiflik ilkesi)
  • Sosyal olaylar, yine sosyal olaylarla açıklanmalıdır. Çünkü toplumsal olaylarda belirleyici öğe olan toplumsal bilinç, bireysel bilinç üzerinde sürekli bir baskı kurarak etki yapar.
  • Sosyal olaylarda normalliğin ve anormalliğin ölçüsü toplumdur. Toplumun çoğunluğunda yaygın olan şey normaldir. Bu nedenden dolayı normalliğin ve anormalliğin ölçütü toplumlara göre değişir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder